ALMILA
 
  BİSMİLLAH
  Çikolata Prensesi ve Annesi
  ANASAYFAM
  ŞİİRLERİM
  SESLİ ŞİİRLER
  FLASHLAR
  HİKAYE-DENEME
  HAMASET
  TASAVVUF
  Muhsinleşen Beyaz Gül
  KUR'AN ÖĞRENİYORUM
  DOST KALEMLERDEN
  ÜLKÜ ŞEHİTLERİMİZ
  Ötükenin ALMILASI .
  KAR GÜLLERİ (Yeni)
  KÜR-ŞADLAR ÖLMEZ (Yeni)
  UYAN EY TÜRK KIZI UYUMA UYAN
  SELAM DARAĞACI
  EY TÜRK ÖZÜNE DÖN
  ŞANSIM GÜLMESE DE (Yeni)
  Hayal Kanatlı Kuşun Rüzgarıyla Savrulmuş Şiir!
  AN-KARA ah ANKARA (Yeni)
  ŞABLON
  HASAN DURSUN (En Sevdiğim İlahileriyle)
  ŞİFALI BİTKİLER REHBERİ
  TÜRKİYE TARİHİ
  İletişim
  ZİYARETÇİ DEFTERİ
  BİR GÜNDEN HER GÜNE HADİSLERİMİZ
  GALERİ
  KISSALAR
  uralım
  Yeni sayfanın başlığı
  AGLAYA AGLAYA
  basbuglar olmez
  ATEŞ-İ AŞK
************************** EĞER BİR TÜRK İNANIRSA BİR TARİH YAZAR ************************** GÖNLÜNÜZE HİTAP ÇİÇEKLERİ

Sayfanızı Da Tanıtın **************************

 


 
************************** Önemli Linkler **************************

IP Adresi Sorgulama
IP adresini girin:

KÜR-ŞADLAR ÖLMEZ (Yeni)

 Kırk yiğit tek yürekti, kırk can hepsi de Kür Şad! 


Kür_Şad ların Destanı

K
ırk yiğit hepsi Kür-Şad meleklerle bakışır
Bozkurt başlı sancağa şahikalar yakışır
Ah yağmur, sanki tufan, sinsi karanlık gece
Bir isyana ad oldu kırk yiğit ve kehanet
Çözüldü tane tane sır düğümlü bilmece
Yağmurlarla yıkandı kaderdeki ihanet

Kırk yiğit hepsi Kür-Şad meleklerle bakışır

Ülkemde güneş batmış bahtıma küsmüş afak
Gökte ay parçalanmış bozkırı sarmış nifak
Ötüken! Ah Ötüken, kutlu dilek kapısı
Kardeş kardeşe küskün bozulmuş töre, nizam
Yağmur humması tutmuş, kırgın yemiş yapısı
İhtiraslar uğruna yok edilmiş intizam

Ülkemde güneş batmış bahtıma küskün afak

Ruhu karanlık düşman dirliğime hor bakar
Bozmak için düzeni, törelerimi yıkar
Kara Kağan gafletten, uyanmayı bilmez mi?
Bunlanmış bakışları, hala yaban sözünde
Irkıma kabus olan kahpeliği silmez mi?
Esaret buldu işte İ-Çing Katun dizinde

Ruhu karanlık düşman dirliğime hor bakar.

Şu Göktürk illerine reva değil gördüğüm
Kürşad’ların ruhuyla çözülecek kördüğüm
Siyangfu sokakları kırk yiğide dar gelir
İstiklal ateşiyle siliniyor bu zillet
Çinliye esir olmak hür ırkıma ar gelir
Bin üç yüz sene sonra diriliyor bu millet

Şu Göktürk illerine reva değil gördüğüm

Artık Tanrı dağları küs bakmasın yurduma
Baykuşlar dokunmasın, el girmesin orduma
Bozkırdan kalksın duman ufka gerilsin ölüm
Yorganın olsun gökler sarsın seni bu ateş
İhtilaller utansın boynunu büksün zulüm
Ay gibi bölünmesin yeniden doğsun güneş

Artık Tanrı dağları küs bakmasın yurduma

Dar gelsin dünya âlem Türk’e kefen biçene
Aslını inkâr edip Türklüğünden geçene
İbret olsun tarihe Kürşad ve kanlı düğün
Mazinin derinliği kırk yiğide şan olsun
Uçmağa vardığında, çehresi gülsün göğün
Yaktığınız meşale tarihe nişan olsun

Dar gelsin dünya alem Türk’e kefen biçene

Lakin bu düğün için yıldırımlar çakmalı
Kırk bir ülkü çığlığı bu ateşi yakmalı
Çünkü Kağan’ın kalbi yorulmuş tasa ile
İflah etmez bu illet, teninden çeker canı
Pusatlar şakımalı en kutlu yasa ile
Yükselmeli Gök bayrak, süslemeli cihanı

Lakin bu düğün için yıldırımlar çakmalı

Ant verilir o yüzden “Gök girsin, kızıl çıksın”!
Bu kapkara kaderi en kutlu birlik yıksın
Ak başlı kartal gibi, süzülerek geceye
Kana boyansın beden açsın kızıl laleler
Atinin güneşini ısmarlayıp yüceye
Bozkıra beste yapsın çağlayan şelaleler

Ant verilir o yüzden “Gök girsin, kızıl çıksın”!

Ruhu özgür olana engel olur mu çokluk
Ölüm-dirim cenginde denktir varlıkla-yokluk
Ah o derin karanlık, rüzgâr yolumu keser
Gece pusuya yatmış isyanlarda kâinat
Kargışlar eder gibi sanki bahtıma eser
Ve meşale yakılır bütün bunlara inat

Ruhu özgür olana engel olur mu çokluk


Ölümsüzlük şan olur, Türk'ün namlı bahtına
Geri dönmek yazılmaz, kırk yiğidin ahtına
Yaş yürür Gök-Börü’nün kuruyan gözlerine
Bir savaşlık ışıkla geceyi gündüz eder
Kırk yiğit kenetlenip Kür-Şad’ın sözlerine
Büyük bahtiyarlıkla gayyaları düz eder

Ölümsüzlük şan olur, Türk'ün şanlı bahtına

Lavlaşıp süzülürler yıldırım çakar gibi
Kararlıdır gözleri son defa bakar gibi
Gürlüyorken o buyruk bir veda gibi gökten
Şimşekler suskun kalır öfke çakar esaret
Anlarlar ki bu düğün bir hediyedir haktan
Kırk yiğidi bin yapar yürekteki cesaret

Lavlaşıp süzülürler yıldırım çakar gibi

Mavi gök parçalanır, akarlar bir sel olup
Ötüken’e uçarlar kanatlı bir yel olup
Ölüm kızı uzanır ilk önce Turumtay ‘a
Sunar tatlı şerbeti, içerler kana kana
Aşkı alnından öper Yamtar ile İl Kaya
Sungur, Gümüş ve Yumru dehşet saçar cihana

Mavi gök parçalanır, akarlar bir sel olup

Ey ölüm sinsi ölüm korkulur mu hiç senden
Son hain düşmedikçe can sıyrılır mı tenden
Vey ırmağı dile gelse anlatsa o mahşeri
Köprüler yıkılınca ölüm dansını yazan
Anlatsa destanlaşan on üç kahraman eri
İşte Gümüş, Böğü Alp, Tunga ve Kara Ozan

Ey ölüm sinsi ölüm korkulur mu hiç senden?

Zaman kalbine yazdı kırk yiğit ve Kür Şad’ı
Sonsuza anıt yaptı kırk bir kahraman adı
Bozkurt soyu sönmesin, tuğlar düşmesin diye
Hepsi bir yürek oldu korkuyu bilmediler
Acun sonsuz yaşasın budun kurtulsun diye
Ölüm sağrağı içip yine yenilmediler

Zaman sonsuza yazdı kırk yiğit ve Kür-Şad’ı


Eser 30 Mayıs 2010 tarihinde Bursa Ülkü Ocakları tarafından, Rahmetli Dilaver CEBECİ anısına düzenlenen şiir yarışmasında 1.lik almıştır.

Kırk yiğit tek yürekti, kırk can hepsi de Kür Şad!  


KÜRŞAT KAYA'ya ithafen

Sevim Yakıcı
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

 

Bu şiirin hikayesi:

Kürşad, 621 senesinde Çinli eşi İ-çing Katun tarafından zehirlenerek öldürülen Doğu Göktürk Devleti kağanı Çuluk Kağan'ın küçük oğludur.
Çuluk Kağan'ın ölümünden sonra kardeşi Bağatur Şad, Kara Kağan adını alarak hükümdar oldu ve ağabeyinin Çinli eşi ile evlenerek Ötüken'deki Türkler arasında huzursuzluğa yol açtı... Bir tarafta Çinliler, diğer yanda da Sırtarduş Bayurku, Dokuz Oğuz, Uygur gibi Türk boylarının Göktürklere başkaldırıp savaşmaları ve ayrıca İ-çing Katun'un Ötüken'de esir durumda yaşayan Çinli azınlığa destek çıkarak bunların zenginleşmesini sağlaması sayesinde giderek zayıflayan ve kıtlık tehlikesiyle karşı karşıya kalan Türkler, 629 senesinde Çinlilerle yaptıkları savaşta tuzağa düşerek yenilince Doğu Göktürk Devleti yıkıldı.

Başta Kara Kağan ve Kürşad olmak üzere binlerce Göktürk Çinlilere esir düşerek Çin'in başkenti Siganfu'ya götürüldüler. Türkleri asimile edebilmek amacıyla Göktürk soylularını hassa ordusunda subay olarak görevlendiren Çinlilerin bu taktiği bir işe yaramamış, Türkler bağımsızlıklarına kavuşup yeniden devlet kurmak amacıyla fırsat kollamaya başlamışlardır. Kürşad da Çin hükümdarının ordusunda subay durumundadır fakat kılıcını milletinin özgürlüğü için çekeceği günü beklemektedir.

Esaretin beşinci yılında Kara Kağan kahrından ölür. Esaretin onuncu yılında, yani 639 senesinde, Bozkurt soyunun en büyüğü konumundaki Kürşad durumun iyice kötüye gittiğini görerek kırk çerisi ile birlikte ihtilal yapmaya karar verir.
Geceleri kılık değiştirerek Siganfu sokaklarında tek başına dolaşma adeti olan Çin hükümdarı Tay-tsung'u yakalayarak rehin almaya ve bu sayede Çin sarayına girerek orada bulunan Kürşad'ın ağabeyinin oğlu Urku Tigin'i kurtarıp, toplayabildikleri kadar Türk ile birlikte Ötüken'e giderek tekrar devlet kurmaya, Urku Tigin'i de kağan ilan etmeye karar verirler. Bu uğraşta başarılı olurlarsa budun kurtulacak, başaramazlarsa da dökülecek kanları geride kalanlara ödevlerini hatırlatacaktır.
Fakat ihtilal için harekete geçtikleri gece sağanak halinde yağan yağmur yüzünden Çin hükümdarı sarayından dışarı çıkmaz. İhtilali ertelemenin sakıncalı olacağını düşünen Kürşad, kırk çerisiyle birlikte Çin sarayına yürür, amacı sarayı basarak hükümdarı esir almaktır. Bardaktan boşanırcasına yağan yağmurun altında yüce dileğe doğru yürüyen kırkbir Türk yiğidi sarayın kapısına vardıkları anda cenk başlar. Yüzlerce Çinli askeri öldürürler ama binlercesi üzerlerine saldırmaya devam eder.
Göktürklerin bir kısmı sarayın içinde savaşırken şehit olur, sağ kalanlar ise Kür Şad'ın önderliğinde saraydan çıkarak Vey ırmağına doğru ilerlerler, niyetleri ırmağı geçerek Ötüken'e doğru at koşturmaktır. Ama sağanak halinde yağan yağmur yüzünden yükselen sular köprüyü sürükleyip götürdüğü için karşıya geçemezler ve peşlerinden gelen Çin ordusu ile son kez cenke tutuşurlar.
Binlerce Çinli askere karşı savaşan bir avuç Türk yiğidi peş peşe uçmağa varırlar. Sadece Kürşad sağ kalmıştır, tek başına Çin hükümdarlığına karşı savaşmaktadır. En sonunda O da şehit olur fakat elinde kılıcıyla atının üzerinde durmaktadır, öldüğü halde yere düşmemiştir... Kürşad ölmüş fakat yenilmemiştir...

Kürşad ve kırk çerisinin yaptıkları ihtilalden sonra korkuya kapılan Çinliler, Siganfu'daki bütün esir Göktürkleri mecburen serbest bırakırlar. Göktürkler kırküç yıl boyunca dağınık bir şekilde yaşarlar, bazı Göktürk soyluları yeniden devlet kurma girişiminde bulunsalar dahi başarılı olamazlar... Fakat 682 senesinde Bozkurt başlı sancak tekrar kaldırılır ve Kutluk Şad (İlteriş Kağan) ile Bilge Tonyukuk İkinci Göktürk Devleti'ni kurarlar

......................
Gece bütün güzelliğiyle inmişti. Ayın on beşi ışıklarını Tanrı’nın rahmeti gibi saçıyordu. Siganfu sarayından Vey ırmağına kadar olan bütün yerlerde bir başka hava var gibiydi. Bu gece Çinlileri bir korku sarmış, kimse sokağa çıkamıyordu. Çünkü o alanda şehitlerin ruhları dolaşıyordu.
Birden buralar bulutlandı. Sis gibi, duman gibi, fakat onlardan daha başka, daha güzel bir şey çevreyi sardı. Sonra birdenbire bu dümdüz beyazlığın üzerinde, yerden birisinin kalktığı görüldü. Elinde yerden kaldırılmış, gönderi kurt başlım bir tuğ vardı. Yarasından kanlar akan bu hayalet Kür Şad’dı.
Bir eliyle tuğu yükseltirken, öteki eliyle duman alana bir işaret yaparak “Kalkın” diye haykırdı. Kırk şehit birden kalktılar. Kür Şad eliyle ilerde bir yeri gösterdi. “Oraya” diye gürledi. Gösterdiği yer “Tanrı Dağı” idi. Tepesinde ataların ruhu dolaşıyordu. Kırk bir şehidin ruhu bir fırtına gibi, bir musikî gibi, bir ışık akarak Tanrı Dağı’na doğru yürümeğe başladılar… Onları orada, başlarında Alp Er Tunga olan atalar kafilesi bekliyordu. Bu kırk bir şehidin çevresini bir anda yüz binlerce başka şehitler sardı. Tanrı’nın huzurunda başlıyan bu en muhteşem resmigeçit büyük, sonsuz boşluğu sarsarken birdenbire bir türkü; azametli, ürpertici, Tanrısal bir türkü kâinatı titretti:

Delinse yer; çökse gök; yansa, kül olsa dört yan
Yüce dileğe doğru yine yürürüz yayan.
Yıldırımdan, tipiden, kasırgadan yılmıyan;
Ölümle eğlenen tunç yürekli Türkleriz! ...

Bu türkü hâlâ göklerde çınlıyor.
Kür Şad ve kırk arkadaşı, aylı kızıl bayrağı bekliyerek hâlâ ufukları gözlüyor…

ATSIZ'dan dı (Bozkurtların Ölümü-Son Bölüm)


Kür_Şad ların Destanı


Bugün 71699 ziyaretçi (127785 klik) tarafından ziyaret edildi!
 
   
HİLÂLLİ_HÂLEM  
 

"Henüz elde edemediğiniz, fakat Allah'ın, ilmiyle kuşattığı başka (kazançlar) da vardır. Allah her şeye hakkıyla gücü yetendir. " (Fetih suresi, 21. ayet) SON SÖZ MEVLANINDIR!
 
HADİSLERDEN  
      " - Resulullah (sav) buyurdular ki: Rabbinize karşı gelmekten sakının, beş vakit namazınızı kılın, Ramazan orucunuzu tutun, mallarınızın zekatını verin, yöneticilerinize itaat edin. (Böylelikle) Rabbinizin cennetine girersiniz. Tirmizî, Cum’a, 80 ***************** - Resulullah (sav) buyurdular ki: Allah’a ve ahiret gününe imân eden kimse, komşusuna eziyet etmesin. Allah’a ve ahiret gününe imân eden misafirine ikramda bulunsun. Allah’a ve ahiret gününe imân eden kimse, ya hayır söylesin veya sussun. Buhârî, Edeb, 31, 85; Müslim, Îmân, 74, 75. *********************** -Resulullah (sav) buyurdular ki: 'Edebsizlik ve çirkin söz girdiği şeyi çirkinleştirir. Haya ise girdiği şeyi güzelleştirir.' Enes ****************** -Hadis: Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurdular: 'Kim Allah`tan başka ilah olmadığına Allah`ın bir ve şeriksiz olduğuna ve Muhammed`in onun kulu ve Resulü (elçisi) olduğuna, keza Hz. İsa`nın da Allah`ın kulu ve elçisi olup, Hz. Meryem`e attığı bir kelimesi ve kendinden bir ruh olduğuna, keza cennet ve cehennemin hak olduğuna şehadet ederse, her ne amel üzere olursa olsun Allah onu cennetine koyacaktır.' Ubade İbnus-Samit el-Ensari ************ - Resulullah (sav) buyurdular ki: 'İslam hidayeti nasip edilen ve yeterli miktarda maişeti olup, buna kanaat edene ne mutlu! '"  
DUALARIMIZ  
  Ey Allahım! Beni hidâyetine ulaştır.Geçmişimi,geleceğimi bağışla!Ey başvurulacakların en hayırlısı! Kendisinden, İstenilenlerin en keremlisi, en çok vereni! Ey Allahım! Sen, sözümü işitiyor, yerimi görüyor, gizli, açık neyim var ise biliyorsun. İşlerimden hiç biri sana gizli değildir. Ben çâresizim, yoksulum. Senden yardım ve eman diliyorum. Yâ Rabb! Beni hatâlardan temizle, beyaz bir elbisenin kirlerden temizlendiği gibi. Allah'ım! Hatâlarımı su ile, kar ile, dolu ile yıka.Ey Rabbim bütün varlığımı sana teslîm ettim, işimin tasarrufunu sana havale ettim, yönelişim sanadır, korkum da ancak sendendir, senin azâbından kaçıp sığınılacak ancak yine senin rahmetindir. İndirdiğin kitabına ve gönderdiğin resulüne îmân etdim ey Rabbim! Sallalahu ala seyyidina Muhammedin ve ala alihi ve ashabihi ecmain Velhamdulillahi Rabbil alemin. Âmîn... Âmîn... Âmîn

HZ.YUSUF A.S NİN DUASIDIR: Ey gaib olmayan şahid! Ey uzak olmayan yakın! Ey mağlup olmayan galib! İçinde bulunduğum sıkıntıdan beni ferahlığa çıkar... Bir kurtuluş kapısı aç. Ey her türlü sıkıntıyı kaldıran, ey her duaya icabet eden, ey her türlü kırıklıkları saran! Ey her türlü zorluğu kolaylaştıran, her kimsesizin sahibi, her yalnızlığın munisi Allahım! Ey kendinden başka ilah olmayan Rabbim! Seni tenzih ederim. İçinde bulunduğum sıkıntıdan bir ferahlık beladan bir kurtuluş kapısı açmanı senden dilerim. İlahi muhabbetini kalbime öyle bir yerleştir ki senden başkasından başka hiç bir tasam kalmasın. Ey Rabbim,beni muhafaza et... (Yusuf A.S.)
 
LÜZUMU DAHİLİNDE  
 
Tarihte Bugün v.7.0
 
Düşmanlarınızı affedin bu bir büyüklüktür. Ama onları unutmak büyük bir aptallıktır. (J.f kennedy) Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol